Sosyal Kaygı Bozukluğu

Sosyal Kaygı Bozukluğu

Sosyal Kaygı Bozukluğu
• Sosyal kaygı bozukluğu bireyin sosyal işlevlerinde ve yaşam kalitesinde ciddi düzeyde bozulmalara yol açan bir sorundur. Genellikle çocuklukta ve ergenliliğin başlarında ortaya çıktığı, bozukluğun gidişinin kronikleşme ve yaşam boyu devam etme eğiliminde olduğu bildirilmektedir.

• ICD-10’daki tanıma göre sosyal kaygı bozukluğu, sıklıkla ergenlik döneminde başlar ve kalabalık ortamlardan çok küçük gruplarda başka insanlar tarafından incelenme korkusu çevresinde gelişir. Sosyal ortamlardan kaçınma davranışına sebep olur.

• DSM-IV’de Sosyal kaygı bozukluğu, tanımadık insanlarla karşılaştığı ya da başkalarının gözünün üzerinde olabileceği, bir ya da birden fazla toplumsal ya da bir eylemi gerçekleştirdiği bir durumdan belirgin ve sürekli bir korku duyma şeklinde tanımlanmaktadır. Kişi, küçük duruma düşeceği ya da utanç duyacağı bir biçimde davranacağından korkar (ya da anksiyete belirtileri gösterir).

• Sosyal anksiyetenin ciddi düzeyde yeti kaybına yol açması, sosyal, akademik ve psikolojik zorluklara neden olması, erken başlayıp hızla kronikleşmesi göz önüne alınarak tedavi edilmemesi durumunda birey ve toplum için önemli kayıplara yol açabileceği söylenmektedir.

 

Tedavi
Sosyal kaygı bozukluğunun ilk basamak tedavisinde psikoterapi ve ilaç tedavisi tavsiye edilir. Psikoterapi de bilişsel davranışçı terapinin (BDT) kontrollü, seçkisiz denemelerde daimi olarak etkili olduğu gösterilmiştir. BDT’nin diğer anksiyete bozukluklarında olduğu gibi sosyal kaygı bozukluklarında da ilaç tedavisinin üzerinde bir çok avantajı vardır; uzun etkili, daha az yan etkili, daha küçük nüks oranları ve daha fazla kabul.

 

Tedavide kullanılan teknikler
Bilişsel davranışçı terapi, tedavi de genel bir etikettir; çeşitli kombinasyonlarda kullanılan bir dizi farklı tekniği içerir. Kullanılan başlıca teknikler şunlardır:

 

1. Psikoeğitim
Anksiyeteye özgü bedensel, bilişsel ve davranışsal ögeleri tanımaya ve ayırt etmeye yöneliktir. Tedavinin didaktik parçası olan psikoeğitimde patolojik olmayan anksiyete yaklaşan tehlikeye karşı bir uyarı işareti olarak tanımlanırken, patolojik anksiyetenin tehlike yokken ortaya çıkan bir “yanlış alarm” ya da aşırı tepki olduğu anlatılır. Özellikle kaçınma davranışının sosyal anksiyetedeki rolü açıklanır.

 

2. Gevşeme teknikleri:
Anksiyeteye eğilimli bireylerin bedenlerinde herhangi bir gerginlik işareti bulmak için adeta tetikte bekledikleri ve normal bedensel tepkileri kötümser (catasrophically) biçimde hatalı algıladıkları bilindiğinden nefes egzersizleri ile anksiyetede ortaya çıkan bedensel belirtileri tanımaları ve gevşeme tepkisini öğrenmeleri amaçlanır.

 

3. Bilişsel yeniden yapılandırma:
Çaresizlik duygusunu arttıran ve kısır bir döngüye yol açan, sosyal durumlara ya da bireyin kendi performansına ilişkin hatalı yorumlama sistemini fark ettirme ve sistematik bir yolla bunları değiştirerek yeniden yapılandırmaktır.

 

4. Yüzleştirme:
Hastanın korktuğu, kaçındığı sosyal durum ve etkileşimlere girerek, kaygı uyarıcılarına alışma ve sönme oluşana dek bu durumda kalmaları amaçlanır. Hastanın kaçınma davranışları gösterdiği ortamların listesini çıkarılır ve hastayı hiyerarşik bir sıra içinde, kolaydan zora doğru bu ortamlara sokmaya gayret edilir. Hasta, ortamda anksiyetesi azalıncaya kadar tutulur. Amaç hastayı anksiyeteyi tolere edebilir duruma getirmek ve ona anksiyeteyle başa çıkma becerilerini kazandırmaktır.

 

5. Sosyal Beceri Eğitimi
Sosyal becerisi eksik olanların ya da bu inanca sahip olanların sosyal beceri eğitimine alınmaları gerçek ortamlardaki denemelere hazırlanma açısından çok yararlı olmaktadır. Sosyal beceri eğitiminde genellikle ele alınan bazı temel beceriler şunlardır: konuşmayı başlatma, sürdürme, sonlandırma, kendi fikrini söyleme, eleştirme, eleştirileri kabul etme öneride bulunma ya da reddetmedir.

Sosyal kaygı bozukluğu olanlar, gerçeği test etme ve gerçekdışı korkularını düzeltmek için bilişsel yeniden yapılandırmadan yararlanırlar ve yüzleştirme sürecinden geçerek sosyal durumlardaki aşırı kaygılarını azaltırlar. Giderek sosyal etkileşime optimal kaygıyla ve kaçınmasız girme örnekleri artmaya başlar ve sosyal becerilerinin ortaya çıkması bunları izler. Sosyal beceri yetersizliği olanlar ise sosyal beceri eğitiminden geçerek bu yetersizliklerini yenerler. Kişinin toplumsal yetersizliği azalıp insiyatifi arttıkça, sosyal etkileşimde olumlu yaşantıları artar. Bu da kişinin kaygısının azalmasıyla sonuçlanır .

Uygulanan bu tekniklerin dışında son olarak tedavide nüksü önleme için çalışmalar yapılır.

 

Bireysel terapi mi grup terapisi mi?
Tedavide bireysel ve grup uygulamaları yapılmaktadır. Yapılan meta- analiz çalışmalarında bireysel ve grup uygulamalarının etkililiği arasında fark bulunmamıştır.

 

Tedavinin yanıtının belirleyicileri
Çeşitli çalışmalarda tedaviye yanıtı etkileyen ve genel terapötik sonuçları üzerinde etkili belirleyiciler incelenmiştir. Bu belirleyiciler şunlardır:

 

1. İyileştirme beklentisi
Hem bireysel hem de grup terapilerinde değişim beklentisinin tedavi sonucuyla önemli ölçüde ilgili olduğu bulunmuştur. Tedaviden fayda göreceğine dair yüksek beklentisi ve tedavinin etkinliğine güçlü inancı olanların iyileşmelerinin daha olası olduğu görülmüştür.

 

2. Ev ödevlerine uyma
Sosyal anksiyete bozukluğu için BDT de seanslar arası ev ödevleri önemli bir bileşendir. Ev ödevleri çoğunlukla kaygı uyandıran durumlara maruz bırakmanın yanı sıra kendi kendine uygulanan bilişsel yeniden yapılandırma faaliyetlerinden oluşur.

 

3. Sosyal kaygı bozukluğunun alt tipi ve çekingen kişilik bozukluğu
BDT sosyal kaygı bozukluğunun iki alt tipinde (yaygın ve yaygın olmayan) eşit değişim üretir, ama yaygın tipte bozulma tedavi öncesinde ve sonrasında daimi olarak daha fazla bulunmuştur. Yapılan çalışmalarda sosyal kaygı bozukluğuna komorbid çekingen kişilik bozukluğu (ÇKB) olan bireylerin, ÇKB olmayan bireylere göre tedaviden daha yavaş yararlandıkları bulunmuştur.

 

4. Eksen 1 komorbiditesi
Sosyal kaygı bozukluğuna sıklıkla diğer anksiyete bozuklukları, depresyon ve madde kullanım bozuklukları eşlik eder. Eksen 1 bozukluklarının komorbiditesinin tedavi etkilediği düşünülmektedir.

 

5. Öfke
Sosyal kaygı bozukluğu olan bireylerin kaygı bozukluğu olmayan bireylere göre öfkeyi deneyimlemekte sıkıntı çektikleri bulunmuştur. Öfke düzeyleri yüksek bireylerin tedaviyi ilk aşamalarda sonlandırdıkları görülmüştür.

 

Kaynakça:
– Dr. Arzu AYDIN, Dr. Serap TEKINSAV-SÜTCÜ, Dr. Oya SORİAS (2010) .Ergenlerde Sosyal Anksiyete Belir? lerini Azaltmaya Yönelik Bilişsel-Davranışçı Bir Grup Terapisi Programının Etkililiğinin Değerlendirilmesi. Türk Psikiyatri Dergisi; 21(1):25-36
– Naoki Yoshinaga, Fumiyo Ohshima, Satoshi Matsuki, Mari Tanaka, Tomomi Kobayashi, Hanae Ibuki,Kenichi Asano, Osamu Kobori, Tetsuya Shiraishi, Emi Ito, Michiko Nakazato, Akiko Nakagawa,Masaomi Iyo, and Eiji Shimizu. A preliminary study of individual cognitive behavior therapy for social anxiety disorder in Japanese clinical settings: a single-arm, uncontrolled trial.
– Nesrin Dilbaz (2010) . Sosyal Fobi. Psikiyatri Dünyası ;1,18;24.
– Nesrin Dilbaz (2000). Sosyal Anksiyete Bozukluğu: Tanı, Epidemiyoloji, Etiyoloji, Klinik ve Ayırıcı Tanı. Klinik Psikiyatri.
– Perin Yolaç (2007). Bilişsel Davranışçı Terapiler. Türk Psikologlar Derneği
– Thomas L. Rodebaugh, Robert M. Holaway, Richard G. Heimberg (2004) . The treatment of social anxiety disorder. Clinical Psychology Review (24).

Hakkında

Huriye Çevik 1989 yılında İstanbul’da doğdu. Fevziye Mektepleri Vakfı Özel Işık Lisesi’nden 2007 yılında mezun oldu ve İstanbul Bilgi Üniversitesi İşletme Bölümünü %100 burslu olarak kazandı. Psikoloji bölümü ile çift ana dal yaptı. İşletme bölümünü birinci olarak... devamını oku

İletişim Bilgilerimiz
  • Adres:Şenlikköy Mahallesi Derya Sokak No:20 Daire 7 Florya / Bakırköy
  • Tel:0212 573 87 19
  • Gsm:0534 820 35 95
  • bilgi@huriyecevik.com.tr
Sosyal Medya
Call Now Button